26 Kasım 2007 Pazartesi

2010 Dünya Kupası Grup Elemeleri


Gruplardan birinciler ve en iyi ikinci direkt olarak çıkıyor.Diğer grup ikincileri play-off oynayacaklar.İspanya,Belçika,Bosna-hersek iyi takımlar ayrıca siyasi sebepleden dolayı Ermenistan maçlarıda zor geçecektir...

21 Kasım 2007 Çarşamba

Martina Hingis

Hangi mactı tam anımsamıyorum ama Roland Garros finaliydi sanırım ve karsısında da Steffı Graff vardı.Ben hıc tenıs ızlemeyen bırısı olarak Hıngıs'ı gorunce adeta tutulmustum.Hıngıs bır topun dısarıda mı ıcerıde mı tartısması sonucu seyırcıyıde karsısına almıstı,seyırcı ınanılmaz bıcımde Hıngıs servıs kullanıcagı zaman homurdanıp konsantresını bozmaya calısıyordu.Hingis de Steffı servıs kullanıcagı zaman cömelip ayakkabılarını baglıyordu.Herkesi bu sekilde karsısına alması bende inanılmaz bi sempati yaratmıstı.Daha sonra maclarını uzun süre takip etmeye calıstım ve bi ara cocukluğundan beri giydiği ayakkabılar nedeniyle bileğinden sakatlandı ve hiçbir zaman eskisi gibi olamadı.Ve gecenlerde yapılan kokain testinden pozatif cıkmıs bundan sonrada tenisi bırakma kararını acıkladı.Nasıl futbol Maradonasız olmaz ise teniste Hingis olmadan olmaz benim için...

Tanrı'nın Eli-La mano de D10s


Dünyanın en ünlü futbolcusu Maradona hakkında sayısız kitaplar yazılmış, şarkılar bestelenmiş, onun hakkında durmadan konuşulmuş, tartışmalar olmuştur. Diego Armando Maradona’nun hayatını konu alan bu hikaye ise Arjantin’in idolünü yeniden anlamayı ve anlatmayı ümit etmektedir.Diego Buenos Aires eteklerinde sefalet içindeki bir mahallede dünyaya gelmiştir. Tarlaların, metal parçalarının ve yoksulluğun arasında onu dünyanın en meşhur insanı yapacak olan futbola ümitsizce aşık olur.Çok geç yaşta Cebollitas’ta oynamaya başlar. Hiç düşünmeden, sadece erdemli bir karakteri ve akıl almaz tutkusuyla, gelmiş geçmiş en iyi futbol oyuncusu olarak dünya çapında bir ün kazanır.Diego bir gol makinasıdır: Arjantin Ümit Milli Takımı’nda oynar ve şampiyon olur. Boca Juniors’da oynayıp, Dünya Kupası’nı kazandığında daha çocuktur. Okyanusu geçip, önce Barcelona’ya, sonra da Napoli’ye gider. Orada futbol dünyasını fethedecektir.Maradona hem sevilir, hem karşı çıkılır, hem nefret edilir, hem de tapılır. Zaferle birlikte acıyı da keşfeder. Dostlar ve düşmanlar kazanır, yaralar ve başarılar biriktirir… ve ağlar.Güç ve tutkulu bir hınç en önemli özellikleridir. Her zaman yapmaması gerekenler hakkında konuşur ve her zaman da istediği gibi hareket eder. Aynı maçta olduğu gibi engelleri aşmasını sever. İki küçük kız babası olan Maradona, bu çocukların gayrimeşru olduğu suçlamalarıyla baş etmek zorunda kalır.En iyi maçını hayatın kendisiyle yapar, golleriyle kalabalıkları heyecanlandırır. Hayat hikayesinin her aşamasında hissettiklerini insanlar da onunla birlikte yaşar. Dibe vurduğu yerden zaferle çıkar, başarılar elde ettikçe, bunları insanlara adar. Televizyonun başındaki seyirciler, futbolun tanrısının duygularını, yaşadıklarını hisseder.Bu film, Diego’yu seven herkese, onun yaşadığı, zevkleri, acıları ve mutlulukları sunmayı, kısacası Dünya’daki bir Tanrı’yla buluşturmayı vaat ediyor…

9 Kasım 2007 Cuma

Mührü bastım,sen aynı kolpa sıktın....



Fenerbahce-Besıktas derbısınden sonra hakem İsmet Arzuman ve TFF yı protesto etme amacıyla Sivas macına paf takım ıle cıkma kararı alan Yıldırım Demıroren ve arkadasları,Liverpool hezimetınden sonra kararındav vazgecmısler...Bosuna dememıslerdı fb trıbunlerı zamanında ıstıkrardan yanayız dıye...

7 Kasım 2007 Çarşamba

Hoazin


Hoazin bilim adamları tarafından da tavuk mu yoksa kus mu oldugu tartısılan ve bazı kaynaklarda tavuk bazı kaynaklarda kus olarak tanımlanan bır hayvandır.Genel itibariyle kus olarak kabul edilen hoazinin diger kuslardan ayıran en önemli özelliği ucmasını dogru duzgun becerememesidir.Cok hantal bir kus olan hoazin ancan kısa mesafeli ucabilmektedir.Bununla birlikte kus turlerının ıcersinde gevis getiren tek kus turu olma özelligini tasır.Ayrıca cok kotu kokan hoazinin,etide yenebilmektedir.Hoazinler korkunca suya dalıp,suyun altından da yuzup tekrar yuvalarına tırmanarak cıkabılırler.

Kısacası hoazinler kus turlerının ıcersınde en tembel ve en ilginc olan turdur...

6 Kasım 2007 Salı

Ender Gelisen Osasuna Atakları

yaşım 32.annemle yaşıyorum.babam da var,ama o oturma odasında yaşıyor.annemle ben salondayız.bir bankada orta kademede çalışıyorum.hiç sevgilim olmadı.bir keresinde,üniversitenin ikinci yılında gönül diye bir kızla yakınlaşmıştım.okul çikışları yürürdük.dünyayı konuşurduk,sevgiyi konuşurduk,birlikte dans kursuna gitmemiz gerektiğini konuşurduk.iki kez de sinemaya gitmiştik.biri forget parıs öteki de braveheart .geceleri uykuya dalmadan önce onu düşünürdüm.sabahları uyandığımda akılma gelen ilk o olurdu.okul partisinde onu cem'le öpüşürken gördüm,sonra...gittiğim ilk maç fenerbahçe-beşiktaş arasındaydı.1979 yılıydı galiba.süleyman'ın cemil'i marke ettiği maçtı.sahadaki tek sarışın süleyman'dı,ben de beşiktaş'ı tutmaya karar verdim.insanlar cemil turan,lefter, metin oktay,şeref gibi futbolcuları görüp takım tutar.ben gidip adı sanı bilinmeyen,şu an esamesi bile okunmayan bir defans oyuncusu sayesinde beşiktaş'ı tuttum.bir de çocukken trt'de ilker yasin'in sunduğu avrupa'dan futbol programını hiç kaçırmazdım.ispanyol liginde diye bir takım vardı.hala var.osasuna denen bu takım diğerlerine nazaran zayıf bir takımdı.ve ilker yasin sürekli '' ender gelişen osasuna atakları'' diyip dururdu.osasuna takımı ender geliştirdiği ataklar sayesinde avrupa'da tuttuğum takım oldu.aynı dönemde liverpool,bayern,nottingham forrest gibi takımlar havada uçuşurken,ben osasuna sempatizanı olmuştum.okuduğum bütün okulları birincilikle bitiridim.bu çok istediğimden olmadı.yapacak daha iyi bi'şeyim yoktu.hep ders çalıştım.futbolcu olmak isterdim ama mahallede beni pek takıma almazlardı.zaten çok yeteneksizdim.beden derslerini de hiç sevmezdim.uzun mesafeli koşularda diğerlerine kronometre tutarlardı.beden hocası benim koşacağım gün kronometre yerine takvimle gelmişti.herkes çok gülmüştü.ben de çok gülmüştüm.masa tenisinde kimse yenemiyordu ama...çok arkadaşım yok.liseden bahadır var.o da amerika'da şimdi.sürekli çağırıyor,ama gidemem.uçaktan çok korkuyorum.yalnızlık gibi bir sorunum yok.insanlar beni seviyor.ama sadece o kadar.oraya buraya pek çağırmıyorlar.şirket eğlencelerinde yeterince sosyalleşiyorum zaten.çok kitap okuyorum ama hemen unutuyorum. konsantrasyon sorunum varmış.bunu bir yerde okumuştum.bir de karmaşık insan ilişkilerine bulaşmamak daha iyi oluyor galiba.çok emin değilim ama,içiniz boşalmıyormuş.bunu da bir yerde okumuştum.içiniz boşalmıyor...yani sizi siz yapan özelliklerinizi yitirmiyorsunuz.yani hayat boyu bakışlarınız değişmiyor.çocukken nasıl baktıysanız,hayat boyu öyle bakıyorsunuz.ama itiraf etmeliyim ki bir kız arkadaşım olsa çok iyi olurdu.öyle sevişmek için falan değil,birlikte bi'sürü şey yapmak için.ne biliim,birlikte yemek yapardık,masa tenisi oynardık,kim 500 milyar ister'i birlikte izlerdik.erenköy sahilide yürürdük.işte böyle şeyler.bi'de bol bol konuşurduk.benden yazmamı istediler.yazacak kadar çok şey bilmiyorum ki.ısrar ettiler...peki yazıyim de ne yazıyim? kendini yaz,yaşadıklarını yaz dediler.içimden ''yaşadıklarımdan ancak kutu oyunu yapılabilir,başka bir halta yaramazlar'' demek geldi.sonra düşündüm,herkesin herşeyi bildiği bir ülkede,bir şeyleri bilmemek üzerine yazılabilir diye... birileri okur mu diye merak ettim,neden olmasın? ender gelisen osasuna ataklarıbeni heyecanlandırmıştı.belki sizleri de heyecanlandırır.
ALINTIDIR